ULUSAL BİLGİ – Tempo Enerji Günü (TED) 2025, enerji geçişi taahhütleri ve yeşil finansman işbirliği hakkında bir tartışma başlatıyor. Artan küresel karbon emisyonları ve iklim krizinin etkilerinin giderek arttığı bir ortamda, enerji dönüşümü artık bir seçenek değil, bir zorunluluk; çünkü gelecek nesillerin yaşam kalitesini belirliyor.
Enerji, kalkınmanın can damarı olan, sanayiyi yönlendiren, evleri aydınlatan, tüm ekonomik faaliyetleri destekleyen bir sektördür. Bu nedenle fosil enerjiden temiz ve yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırma konusunda Endonezya’ya büyük sorumluluk düşüyor.
Endonezya, 2014 yılında 2025 yılı için yüzde 23’lük bir yenilenebilir enerji karışımı hedefi belirledi. Ne yazık ki, bu rakam hala fildişi kulesinin sonunda çünkü yenilenebilir enerji karışımı 2025’in ortasında yalnızca yüzde 16 civarına ulaştı.
Öyle olsa bile, Başkan Prabowo Subianto, Paris Anlaşması’nı yerine getirme ve 2060 yılına kadar net sıfır emisyona (NZE) ulaşma konusundaki kararlılığını defalarca dile getirdi. Aslında, gıda, enerji ve su sektörlerinde ulusal bağımsızlığı güçlendirirken, yeşil bir ekonomiyi hayata geçirerek bu gerçekleşmenin 10 yıl daha hızlı olmasını istiyor.
Bu taahhüt, enerji verimliliğinin artırılması, yeşil altyapının geliştirilmesi, sürdürülebilirliği destekleyen politikaların oluşturulması gibi somut adımlarla hayata geçirilmelidir. Tutarlılığın sürdürülmesinde ciddiyet olmazsa, enerji dönüşümü net bir yön ve etki olmaksızın sadece bir slogan haline gelme riskiyle karşı karşıya kalır.
Küresel iklim krizinin ve jeopolitik belirsizliğin ortasında fosil enerjiye bağımlılık bir seçenek olmamalıdır. Bunun nedeni, bu modelin savunmasız ve yıkıcı olması ve enerji güvenliğini sarsma potansiyeline sahip olmasıdır. Enerji geçişi bir yük olarak değil, yeni, daha yeşil ve daha kapsayıcı bir ekonomik büyüme yaratma fırsatı olarak sunuluyor.
Ancak enerji geçişinin başarısı tek başına hükümet tarafından desteklenemez. İş dünyasının, finans kurumlarının ve sivil toplumun yeşil finansman konusunda somut işbirlikleri kurması gerekiyor.
Yeşil finans, hırs ve gerçek eylem arasında önemli bir bağlantıdır. Yeşil tahviller, karma finans ve geçiş finansman programları gibi araçlar aracılığıyla yatırım akışları daha çok temiz enerji sektörüne, çevre dostu sanayiye ve düşük emisyonlu ulaşıma yönlendirilebilir. Güçlü sektörler arası işbirliğiyle, sürdürülebilir enerji gelişiminin ekonomik faydaları en üst düzeye çıkarılırken riskler azaltılabilir.
Bu bağlamda Endonezya’daki yeşil finansman iş birliğinin dinamik ve sürdürülebilir bir ekosistem olarak kavramsallaştırılması gerekmektedir. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve finansal araç yeniliği gibi temel ilkeler, her yatırım rupisinin karbondan arındırma çabaları üzerinde gerçekten gerçek bir etkiye sahip olabilmesi için temel olmalıdır.
Endonezya, hükümet, özel sektör ve uluslararası kurumlar arasındaki iş birliğini güçlendirerek yalnızca enerji geçişini hızlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda bölgedeki yeşil kalkınma gündemine liderlik etmeye hazır bir ülke olarak da kendisini ortaya koyabilecektir.
