Birleşmiş Milletler, yıllık iklim değişikliği konferansının açılışından önce, iklimle bağlantılı felaketler ve çatışmaların dünya çapında milyonlarca insanı yerinden ettiği konusunda uyardı.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Pazartesi günü Brezilya’da düzenlenen 30. yıllık BM İklim Değişikliği konferansının (COP) açılışıyla aynı zamana denk gelen bir raporda, hava koşullarından kaynaklanan felaketlerin son on yılda yaklaşık 250 milyon insanın evlerini terk etmesine neden olduğunu söyledi.
Önerilen Hikayeler
3 öğenin listesilistenin sonu
Göç kurumu, iklim değişikliğinin mülteciler üzerindeki etkisine ilişkin ikinci büyük raporunu – No Escape II: The Way Forward – COP 30 öncesinde yayınladı; görünen o ki, ülkelerin iklim değişikliğini engellemek için harekete geçme konusunda anlaşmaya varma hevesi azalmaya devam ediyor.
Raporda, “Geçtiğimiz on yılda, hava koşullarıyla bağlantılı felaketler yaklaşık 250 milyon ülke içinde yerinden edilmeye neden oldu; bu da günde 67.000’den fazla yerinden edilmeye eşdeğer” dedi..
BMMYK, iklim değişikliğinin çatışmalar ve diğer itici güçler nedeniyle yerinden edilenlerin karşılaştığı zorlukları da artırdığını ekledi.
Açıklamada şöyle devam edildi: “İklim değişikliği, halihazırda yerinden edilmiş kişilerin ve ev sahiplerinin, özellikle kırılgan ve çatışmalardan etkilenen ortamlarda karşılaştığı zorlukları bir araya getiriyor ve katlıyor.”
Raporda belirtilen felaketler arasında Güney Sudan ve Brezilya’daki sel felaketleri, Kenya ve Pakistan’daki rekor sıcaklıklar, Çad ve Etiyopya’daki su kıtlıkları yer alıyor.
İklimle bağlantılı tehlikelere aşırı derecede maruz kalan ülke sayısının 2040 yılına kadar üçten 65’e çıkması öngörülüyor.
Raporda, bu 65 ülkenin şu anda çatışmalar nedeniyle yerinden edilmiş kişilerin yüzde 45’inden fazlasına ev sahipliği yaptığı da belirtildi.
BM mülteci şefi Filippo Grandi yaptığı açıklamada, “Aşırı hava koşulları evleri ve geçim kaynaklarını yok ediyor ve çoğu zaten şiddetten kaçmış olan aileleri bir kez daha kaçmaya zorluyor.” dedi.
“Bunlar zaten çok büyük kayıplara katlanmış insanlar ve şimdi yine aynı zorluklarla ve yıkımlarla karşı karşıyalar. Şiddetli kuraklıklardan, ölümcül sellerden ve rekor kıran sıcak hava dalgalarından en çok etkilenenler arasındalar ama yine de iyileşebilecekleri en az kaynağa sahipler” dedi.
Raporda, 2050 yılına gelindiğinde dünyanın en sıcak 15 mülteci kampının (Gambiya, Eritre, Etiyopya, Senegal ve Mali’de) yılda yaklaşık 200 gün tehlikeli ısı stresi yaşayacağı öngörülüyor.
Bağlılığın zayıflaması
Mülteci örgütünün raporunda, iklim değişikliğinin etkisi artarken onunla mücadeleye yönelik kararlılığın zayıfladığı vurgulandı.
BMMYK, Brezilya’daki konferansta etkilerle mücadele çabalarını yeniden canlandırmayı umuyor.
Başkan Donald Trump döneminde, geleneksel olarak dünyanın en büyük bağışçısı olan ABD, Dış yardımı kesti.
Washington daha önce BMMYK bütçesinin yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyordu. Diğer büyük bağışçı ülkeler de kemerlerini sıkıyorlar.
Grandi, “Finans kesintileri, mültecileri ve yerinden edilmiş aileleri aşırı hava koşullarının etkilerinden koruma yeteneğimizi ciddi şekilde sınırlıyor” dedi.
“Daha fazla yerinden edilmeyi önlemek için iklim finansmanının halihazırda sınırda yaşayan topluluklara ulaşması gerekiyor” dedi. “Bu COP boş vaatler değil, gerçek eylemleri gerçekleştirmeli.”
190’dan fazla ülkeden yaklaşık 50.000 katılımcı, iklim krizinin kontrol altına alınmasını tartışmak üzere Amazon yağmur ormanlarındaki Belem’de buluşacak.
Küresel eylem üzerinde anlaşmaya varmanın zorluklarını ortaya koyan gündemdeki konulardan biri de Avrupa Birliği’nin Karbon Sınırı Ayarlama Mekanizması (CBAM).
Politika, çelik ve çimento gibi karbon yoğun malların ithalatçılarının AB üreticilerinin yurt içinde karşı karşıya kaldığı gömülü emisyonlar için aynı fiyatı ödemesini zorunlu kılarak “karbon kaçağını” önlemek üzere tasarlandı.
AB, CBAM’ı daha yeşil uygulamaları teşvik etmek için gerekli bir çevre aracı olarak desteklerken, ABD ve Çin gibi büyük ticaret ortakları da dahil olmak üzere politikayı eleştirenler bunu örtülü bir korumacılık eylemi olarak görüyor.
Bu arada gelişmekte olan ülkeler, iklim eyleminin mali yükünün adaletsiz bir şekilde kendilerine yüklenmesinden endişe ediyor.
